26 Kasım 2005
Hiçbir yere ve kimseye başvurmadan önce kendimize bir soralım. Tarihimizi, onun bize bahşettiği kültürel değerlerin ne kadarını tanıyoruz. Bu güne kadar hangilerini gidip gördük. 13. ve 15. Yüz Yıllar da Erzincan ve ilçelerimiz de yapılan ve günümüze kadar ayakta kalan eserlerin ne durumda olduklarından hangimizin haberi var..? Bunlar hakkın da ne kadar bilgi sahibiyiz…? Bunlara yeterince sahip çıkabiliyor muyuz. Neden bu vurdum duymazlığımız…?
Ankara Etnoğrafya, Anadolu Medeniyetleri ve Erzurum Arkeoloji Müzelerinde, Erzincan ve çevresinden götürülen ne kadar eser var, bunlar nerelerde bulunuyor, neler olduğunu kim veya kimler biliyor. Böyle bir envanter var mıdır. Bunu nasıl öğrenebiliriz…? Bunlar Erzincan Müzesine ne zaman kazandırılacaktır.
26 Ağustos 1071 Malazgirt Zaferinden önce var olan TÜRK TARİHİ ve KÜLTÜRÜ zaferden sonra Anadolu içlerine ve Ege Sahillerine kadar her unsuru etkilemiş sayısız eserler meydana getirmiştir. Bu kimliğimizle, bu eserlerle bu TOPRAKLAR da varız. Bazıları ifade etmek zorluğu yaşasalar da, TÜRK olmanın gururunu bütün etnik yapılarımızla birlikte yaşamaktayız.
Hamasi bir TÜRKLÜK’ten bahsetmiyorum. İş ben TÜRKÜM demekle de bitmiyor. Bizi bu noktaya getiren tüm değerlere sahip çıkmamız gerekiyor. Bunu yapabilmek için de o bilinci taşımak ve yaşamak gerekiyor. Tarihini, kültürünü bir tarafa bırakın, bu gün kendi dedelerinin hatta babalarının mezarlarının ne durum da olduğunu bilmeyenlerle bir arada yaşamaktayız. Buna şuur, buna bilinç diyenler var. Bu nasıl şuur, bu nasıl bilinçse….!
Bu olumsuzluklarımıza rağmen, TÜRK MİLLETİ olarak, İslamiyet öncesinde ki Türk Kültür Tarihini, Orta Asya Kaynak ve Buluntularına dayanarak tespit edebilmişiz. Buradan nerelere ulaşmıyoruz ki. Taş Devrindeki, Üçüncü, İkinci, Birinci Binde ki ve Büyük Hun Devletinin kuruluşundan önceki Orta Asya’ya gidebiliyoruz. Noyan-Ula Buluntularını, Altay ,Çin, Tanrı Dağları ve Kuzey Sınır Kültür Çevrelerini, KIZART’ı, KIÇİN’i, ALAMIŞIK’ı bilmekteyiz.
Kazakistan, Yenisey, Kırgız, Avar, Göktürk, Bilge Kagan ile Kül Tegin Mezarlarını,Orhon, Baykal, Batı Türkistan’ı, Hazarları, Volga ve Tuna Bulgarlarını, Peçenekleri, Macarları, Kıpçak ve Kumanları, Karlukları, Karahanlıları, Oğuzları, Kimek ve Çigil’leri , Uygurları ve Doğu Türkistan’ı bilmekteyiz. TÜRK olarak buyurun, buradan kendinizi hangi etnik kesimde görmek istiyorsanız onu da görünüz. İnanın ben itiraz etmem. Sizleri ise bilemem….!
Bunları bilmekteyiz derken, o kadar çekingen, bir o kadar da korkarak yazıyorum ki.. Birileri dönüp belki soracaklar – KİMLER BİLİYOR- diye…? İşte orada duracağım…Orada susmak durumunda kalacağım için korkuyorum. Bu başka bir korku değil… Bir Ata Sözümüzse ne diyor…’’KORKUNUN ECELE FADASI YOK’’ Belki merak eden olur, belki araştıran okuyan olur umudu ile yazıyorum.
Arap kısraklarıyla Orta Asya Bozkırlarını, Kemah’ı-Tercan’ı geçerek ERZİNCA N’a gelelim. Bu değer silsilesi içinde bütün TARİHİ eserlerimize bir bakalım. Onlarla bir yüzleşelim. Sanat değerleriyle bu gün yapmayı dahi tahayyül edemeyeceğimiz eserlerle zamanı da hesaba katarak, yüzleşelim…
Hemen yanı başımızda ki, ALTINTEPE’ye isterseniz, Munzurlardan, isterseniz Keşişlerden bir bakalım;
‘’Yaklaşık 2700 Yıldır URARTULARA ait bir hatıra olarak, saray-mabet ve eşyaları günümüze kadar saklı tutmuşlardır.’’ Ta ki, 1938 Yılına kadar.Yol yapımı sırasında işçilerin bazı eserleri bulmalarıyla. Tabii bu arada yağmalananları da göz ardı etmememiz gerekiyor. Gerekli araştırmalar 1959 Yılın da başlamış, 1968 Yılı na kadar Prof.Dr.Tahsin Özgüç Başkanlığın da kazılar aralıklarla devam etmiştir. Aralıklarla yapılan kazılarla 2003 Yılına kadar gelinmiştir. Kültür ve Turizm Bakanlığı - Atatürk Üniversitesi iş birliği ile başlatılan kazılar 9 Ağustos 2005 de tekrar başlamış, bu dönem çalışması 9 Eylül 2005 de tamamlanmıştır. Kazı çalışmalarının 2006 ve sonraki yıllarda devam edeceği söylenmektedir.
Erzurum Atatürk Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi Klasik Arkeoloji Bölümünden Doç.Dr. Mehmet Karaosmanoğlu Başkanlığın da 4 arkeolog, 4 arkeoloji öğrencisi ve işçilerle birlikte 30 kişilik kazı ekibi çalışma yapmıştır. Bu dönemde ayrıca yeni bilgiler elde edilmiş, daha önce bulunan kilisenin dışında Bizans dönemine ait yeni bir kilisenin varlığı tespit edilmiştir.
Bu günlerde ise, yetkililer ALTINTEPE nin korunması için BEKÇİ evet BEKÇİ bulamamaktan yakınmaktadırlar. İşsizlikten ağlayan bir memlekette bunu anlamak ise mümkün değildir. Altıntepe’nin Mabet Sarayı, Sütunlu Kabul Salonuyla, Açık Hava Mabediyle, Kiliseleriyle, Mezarları ve içinden çıkan nadide eserleriyle, üstü örtülerek sanki özellikle günümüze kadar saklanması, ‘’Arkeoloji Tarihinde binde bir tesadüf olunacak bilen en güzel hadiselerden biridir.’’
Altıntepe, kazıları için çok geç kalınmış, bir DÜNYA mirasının insanlığa, ERZİNCAN’a kazandırılmasının maddi ve manevi sonuçlarına bakıldığında zarar gören yine ERZİNCAN olmuştur.
Tarih bilincinden yoksun oluşumuz, TARİHİ ve KÜLTÜRÜ yeterince sahiplenemediğimiz için, Devletin de kaynak yetersizliği, Sivil Toplum Örgütlerinin duyarsızlığı ile birleşince beklide bir kuşak sonra bazı eserlerimiz için sadece BURADA ŞU ESER VARDI denmesinden korkuyorum. Devletin bu konular için yeterince kaynak ayıramadığı gerçeğini hepimiz bilmekteyiz.
Popülizmden uzak kalacak siyasileri, Erzincan Halkını Tarihi Eserlerine, Kültürüne sahip çıkacak duyarlılıkta görmeyi arzu ediyorum. Sivil Toplum Kuruluşlarımıza ise, her zaman elimizi taşın altına sokacağız dedikleri için, Başta ALTINTEPE olmak üzere, Erzincan da bir çok Tarihi eserimizde, altına el sokulacak evsafta çok taş olduğunu da buradan hatırlatmak istiyorum.
Bir de, Erzincan Sanayi ve Ticaret Odamızın banka hesaplarında ne kadar mevduatı olduğunu, Tarih ve Kültürün bu kurumumuz için neler ifade ettiğini sizlerle birlikte öğrenmek ve paylaşmayı diliyorum...
KAYNAK :
1- Erzincan Tarihi (1.Cilt) (Tahir Erdoğan Şahin)
2- İslamiyet ten Önce Türk Kültür Tarihi (Prof.Dr.Bahaeddin Ögel)
Cem Cüneyd Canan